Takvimler 2005 senesini gösterdiği zamanlardı. Evimde iki kişiyiz Orhun ve Ben. Orhun yeni doğmuş, ben daha yeni yeni anneliğe alışıyorum. Evimizin babası uzakta çok uzakta. Kars'ta. O sıralar Asker çünkü. Evde mutlu bebek kokusuna acı bir yalnızlık kokusu eşlik ediyor. Bir sabah, kahvaltı etme telaşında olan bir anne olarak ben donup kalıyorum. Televizyondan bir ses takılıyor kulaklarıma. Sadece kulaklarıma değil, anılarıma, hayallerime, yaşadıklarıma.
Bu sabah yalnız uyandım... Sensiz olmaz, sensiz olmaz Tanıdık kokular yok Sensiz olmaz. Kahvaltım anlamsızdı.Sensiz olmaz, sensiz olmaz. İlk sigaram bile tatsızdı Sensiz olmaz... diyordu adam.
Sahibinin sesinden defalarca duyduğum bu şarkı o an nasıl da beni bana anlatmıştı. Üzülmekten de öte beni bana anlatırken, o ses kulaklarıma mıhlanmıştı.
Kocaman bir adamdı söyleyen kocaman sesi ve kocaman yüreğiyle ruhları melodiye katan bir adamdı. O Müslüm Gürses'ti. Sonrasında hep göz ve kalp ucuyla takip ettiğim Müslüm Baba'ydı. Şimdi takvimler 2013 senesini gösteriyor. Şubat' ın 3'ündeyiz.
Ve Müslüm Gürses diyor ya hani Melamet Hırkasında; 'Kah çıkarım gökyüzüne seyreylerim alemi, kah inerim yeryüzüne seyreyler alem beni' .
Evet, O şimdi gerçekten gökyüzünde...
Yorumlar
Yorum Gönder