Ama diyorum ya, bu aralar ciddi ciddi tavuk beslemek, koyun kırpmak, evin çatısında tarhana yapmak istiyorum. Ha bir de ak sakallı bir keçim de olsun isterim. Kazlarım, ördeklerim de olsun. Benim oğlancıklar da yalın ayak avluda onlarla koştursun isterim. Kapımın yanıbaşında beyaz teneke saksılarda sardunyalarım allı , pembeli açsa misafirlerime hoşgeldiniz dese bir de.
Çekirdekten yetiştirdiğim domatesimle , biberimle kahvaltı sofrasında gurur duysam fena mı olur hani. Ama domates de domates olacak, eline alıp gözünü kapadığında çocukluğun kokacak. Süt sağsam, koyun kırpsam, tandırda ekmek pişirsem, kekik kurutsam. Gün yerini Ay'a bıraktığında yorulan sadece bedenim olsa, ruhum olmasa.
Modern zamanların şahane pilli oyuncaklarına dönüştüğümüzün farkındayız aslında hepimiz. Okullar, apartmanlar, çocuk parkları bile renksiz, yeşilsiz. Her boş arazi istikbalin sitesi ya da AVM'si olmak zorunda.
İnsanoğluyuz işte, toprakla münasebetimiz taa Adem ile Havva'ya dayanır. Bu yüzdendir yağmurda yükselen iğde ağaçlarının rüzgarına karışmış toprak kokusunu gözlerimizi kapatıp da içimize çekişimiz. İnsanız işte; bir yanımız barbar, rekabetçi, doyumsuzken bir yanımız toprak gibi bereketli ve dingin.
Ben de bu ara dingin yanımı özledim işte.
Görsel: Pinterest http://www.pinterest.com/pin/25966135323934087/
Yorumlar
Yorum Gönder