ÇIK SOKAĞA, AL Bİ KESTANE KEBAP


          Sarı rengin en ihtişamlı vakitler Kasım'la geldi çattı.  Yağmur altında çiçeklerin sarısı insanı ayrı bir cezbeder.  Ama sessiz sakin dökülen yaprakların ışıltısının yeri elbette bambaşka. Sonbahar, tüm mevsimler içinde en bilgesi, en güzeli değil mi?

             Yumuşacık bir battaniye dizlerinde, yağmurun ferahlığında en sevdiğin yazarın maceralarında bir o yana bir bu yana koşuştumayı sonbaharın güzelliklerinden sayanlardanım. Bir de kestane kokusu var elbette. İnsan eli yanarken mutlu olur  hiç? Sebebi kestane kebap ise bal gibi olur işte. 

           Hayat sonbaharda daha zordur yaza göre aslında. Okullar açılır, grip evleri ziyarete başlar, ödevler yığılır, faturalar kabarır, melankolik bir hal kazanılır.... Ama huzuruyla, sarısıyla, yağmuruyla, kestane kokusuyla, okul ziliyle sonbaharın bende yeri başka. Hele Kasım ayrı bir telaş benim için. Küçük oğlumla benim üç gün arayla doğum günlerimiz Kasım'da. Annemle babamın evlilik yıl dönümü de bu ayda.  İşte bu yüzden en torpilli aydır Kasım.

            Ama insan ne hissetmek istiyorsa evren de ona o hissi mutlaka yaşatıyor. Olumlu düşünmek, güzeli görmek, insanları kusurlarından ibaret görmemek gerek. Sonbahar dökülen yaprakları, çamurlu sokakları ile biraz pasaklı görünebilir. Ama güzelliklere odaklanmak, zorluklara odaklanmaktan çok daha kolay. Çık sokağa,  al bir kestane kebap. Hem ellerin ısınsın hem kalbin. 
                 
              Ahenkle dökülen yapraklara saygılarımı sunarım :)

        








Yorumlar